Tuesday, May 21, 2013

EAT, MY CHANEL BOY, EAT


Chanel 8" Stingray Boy Bag

In fact this was mostly led by my loving husband as a company acquisition gift and I assure you that show-off is not my intention at all. However, some worldly possessions open most of the doors for you. Ironically, it is the truth. Don't get me wrong, I looooove it. I watch my bag as it is a piece of art. The point is I get giggly, and somewhat annoyed as a reaction to the sudden attentions.

Here is this Turkish folk tail from Nasreddin Hodja:

The Hodja was invited to a banquet. Not wanting to be pretentious, he wore his everyday clothes, only to discover that everyone ignored him, including the host. So he went back home and put on his fanciest coat, and then returned to the banquet. Now he was greeted cordially by everyone and invited to sit down and eat and drink. When the soup was served to him he dunked the sleeve of his coat into the bowl and said, "Eat, my coat, eat!". The startled host asked the Hodja to explain his strange behavior. "When I arrived here wearing my other clothes," explained the Hodja, "no one offered me anything to eat or drink. But when I returned wearing this fine coat, I was immediately offered the best of everything, so I can only assume that it was the coat and not myself who was invited to your banquet."


*****

Bulut'un şirketi satma hediyesi.. Hava atmak gibi bir niyetim olmadığını umarım tahmin edebiliyorsunuzdur. Yalnız, bazen sahip olduklarınız size çoğu kapıyı açabiliyor. Komik, üzüntü verici ama doğru. Bu arada beni yanlış anlamanızı istemem, çünkü çantama bayılıyorum. Oturup karşısına sanki bir sanat eseriymiş gibi izliyorum. Anlatmaya çalıştığım şu ki; beklenmedik anlardaki ilgiler sinir bozucu ve gülünç olabiliyor.

Sözün ustası:

Nasreddin Hoca’yı bir şölene, ziyafete çağırmışlar. Hoca günlük kıyafeti ile gitmiş. Kendisiyle pek ilgilenen olmamış. ... Nasreddin Hoca’yı bir şölene, ziyafete çağırmışlar. Hoca günlük kıyafeti ile gitmiş. Kendisiyle pek ilgilenen olmamış. Hemen evine gidip, en yeni ve gösterişli elbiselerini, üzerine de kürkünü giymiş. Davet edildiği ziyafet konağına tekrar gelmiş. Daha kendisini kapıda görür görmez, büyük bir hürmet göstermişler. Yukarıya çıkarıp salonda baş köşeye oturtmuşlar. En iyi yemekleri evvelâ ona ikram etmişler. Hoca her ikram edilen şey önüne konduğunda, kürkünü yakasından özenle tutup, “ye kürküm ye” diyormuş.
- “Hocam, bu nasıl iş, hiç kürk yemek yer mi?” dediklerinde;
- “Ne yapalım, davet sahibi bunları kürküme ikram ediyor. Sonradan kürkümle aramda bir sorun çıkmasın diye ben de kürkümü uyarıyorum,” demiş.


1 comment: